Bitmek tükenmez bir derya olan tarihin önemini küçük yaşlarından beri anlamış olan Edip Bey, bu ilim deryasına dalmak fikrini daha o zamanlarda aklına koymuştu. Edip, takvim yapraklarının arkasında yazan tarihî menkıbelere pek meraklıydı. Bunları biriktirir, bu yolla padişahlar hakkında edindiği fevkalade önemli bilgilerden tarih kitaplarında bahsedilmediğini görünce de bundan büyük bir rahatsızlık duyar, üzülürdü. Tarihin bu mühim hadiseleri nasıl olurdu da halkımızdan saklanırdı? Ya takvim yaprakları da olmasaydı? Bu düşünceler onun tarihe daha bir aşkla sarılmasına sebep oluyor, takvim yapraklarına duyduğu hürmeti arttırıyordu.
Çevresi tarafından sakin kişiliği ile bilinen Edip’in tarih konusunda gösterdiği azim herkesi şaşırtıyordu. Ensesine dokunmadan bile ağzından lokmayı bırakıverirken, tarihçi olma yolunda yıllarca başarısızlığa uğramasına rağmen hiçbir zaman bu aşktan vazgeçmemişti. Bir zaman önce kütüphanenin rafları arasında dolanıp araştırmaları için kaynak toplarken de bu fikri aklına koyduğu ilk günün heyecanını duyuyordu kalbinde. Bu heyecana, tarihimizde çok önemli bir yeri bulunan fakat bugün adı çok az kişi tarafından bilinen Namdaroğlu Kâmil Paşa’nın bugüne dek haberdar olunmayan bir fermanını ortaya çıkardığını sanması sebep olmuştu.
Çizgi filmlerden fırlamış bir karaktere benzeyen Edip Bey bu keşfi uzunca bir süre her gördüğü kişiye, gözlerini kısıp birer çizgi haline getirdikten sonra savaş sahnelerini bile tüm ayrıntıları ile sanki atın üstündeymiş gibi heyecanlanarak anlattı. “Tarihi Yeniden Yazmak: Namdaroğlu Kamil Paşa” isimli makaleye de konu olan mesele şuydu:
1874'de İyonyalılar şimdiki Suriye sınırına yakın bölgeleri ele geçirmek için hızla çalışmaktaydı. Onlara yardım eden Büyük Hint İmparatorluğu ve Kuzey Çin Prensliği ile beraber önemli bir yol kat etmişlerdi. Devletimiz o sıralar Batı'da Güney Polonya ile savaş halinde olduğu için bu meseleye yeterince dikkat edemiyordu. Dönemin padişahı II. İsmail, çaresizce payitaht İstanbul’da, Sarıyer’deki sarayında oturuyor, ne yapacağına bir türlü karar veremiyordu.
Namdaroğlu ise olayların çıktığı sıralarda Batı Kıbrıs Germen Cumhuriyeti'nde tatil yapmaktaydı. Kendisine haber ulaşır ulaşmaz, silahını kuşandı ve ileri doğru atıldı. Sonra bunun anlamsız bir hareket olduğunu anlayıp önce kendine bir gemi buldu. Ne kadar da atılsa denizden geçemeyeceğine kanaat getirmişti.
Namdaroğlu İyonya, Kuzey Çin Prensliği ve Büyük Hint İmparatorluğu’na nispet olsun diye İyonya'nın en büyük rakibi Beyaz Rusya, Güneydoğu Çin Halk Kongosu ve Büyük Hint İmparatorluğunun korkulu rüyası Orta Pakistan Federasyon'u ile birleşti. Sonradan bu birliğe TRT Halk Korosu da eklendi. Bu kuvvetlere tarihte “Tümdengelentümevarır Kuvvetleri” adı verilir. Karşıdaki ekibe Teke Zortlatması ismi verildiyse de bazı tarihçiler tarafından bu isim çok ciddiyetsiz bulunmuş ve onun yerine Kırklarelili Kara Hüseyin ve Oğulları ismi kullanılmaya başlanmıştır. Birtakım başka tarihçiler bu ekibi İKÇPBHT olarak kısaltmışsa da sonradan pek kısa olmadığına karar verilmiştir. En acısı ise tüm bu isimlerden söz konusu devletlerin o günler itibari ile haberi olmamasıdır. Yoksa bazı devletlerin bu meseleyi sorun edip savaştan çekilebileceği belirtilmektedir.
Savaş çok kanlı oldu. O yüzden bu bölümü sansürlüyoruz: ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Zaten asıl önemli olan Namdaroğlu'nun o dönemde yayımladığı bir ferman. Ferman şöyle:
Kanun-u ihanet-i vataniye usulünce bu elîm vak'ayı hiçbir haksızlığa izin vermeden ve dahi halkın ırz u namusuna bir halel gelmeden evvel bir âhir-i kâra iblağ etmek arzusunda olduğumuzu bilcümle a'zâ-i Tümdengelentümevarır Birliği’ne (bu kısım çok zor okunuyor) ve dahi hâdim-i vatanın a'yünü önünde tafsil itmekten azîm bir derecede neş'e ve şevk duyarım. Kırklarelili Kara Hüseyin ve Oğulları (bu kısım zor okunuyor) nam ekibin cezasını izhâr ettiğimizde efkâr-ı ammenin vicdânlarının felâha kavuşacağını zannetmekteyimdir. Fîsebîlillah bu memzuc mesele hallolunacak ve âdemiyyet için feramuş etmenin mümkün olmadığı bir tecziye infâz edilecektir. Rabbü'l âlemin, bu yolda bize imdâd eyle el-gıyâs.
Sonradan fermanların karıştığı ve bunun başka bir olaya ait olduğu anlaşılmıştır. Zor okunan bölümler de meseleye uysun diye son anda üstü karalanarak değiştirilen yerlerdir. Asıl soru bu fermanın ait olduğu meselenin ne olduğudur? Tarihçi Nedim Erdem bu mesele üzerinde hâlen çalışmaktadır. Tarihçi Ekrem İlhan ise ortada bir ferman olup da bu fermanın ait olduğu meselenin ne olduğunun bilinmemesinin bir önem arz edip etmediğini araştırmaktadır. Başka bir araştırmacı ortada bir ferman olup da bu fermanın ait olduğu meselenin ne olduğunun bilinmemesinin bir önem arz edip etmediğinin bir araştırma konusu yapılıp yapılamayacağını sorgulayan bir makale hazırlığı içindedir. Uzmanlar, birkaç vakti boş araştırmacının daha ortaya çıkması durumunda bunun sonsuz bir zincire dönüşeceği konusunda endişeli.
コメント